Güvenli bir liman mı
Dalgalı bir okyanusta sörf mü
Seneca’nın “Bir gemi bir limanda bile batabilir.” alıntısını hatırlamak yazmaya başladığım an rüzgarımın yönünü değiştirdi. Bazen farklı yönde esen rüzgarlarla kendimizi; bilmediğimiz, oradaki kendimizi de bilmediğimiz, limanlarda mı bulmak gerekir? Dingin, sakin, güvenli bir limanda bile batabiliyorsa bir gemi sörf yapma arzusundan alıkoyan nedir bizi? Güvenli bir liman diye geminin batmayacağına inanmak da neyin nesidir peki? Gemi batıyorsa o zaman dalgalı bir okyanus mu aramak lazımdır illaki?
İster bir limana ister bir okyanusa; nereye olduğundan çok yola çıkma hali belirsizlikleri de olasılıkları da yanında getiriyor ve ancak bu yollardan geçerek sahip çıktığımız her bir parçamız bizi bize getiriyor. Kendimizi bulmak pahasına çıktığımız yolları bir noktada yürünür kılan keşfin de riskin de ihtimaller dahilinde olması değil mi?
Yürüyebilme cesareti gösterebildiğimiz ve gösteremediğimiz tüm anları, yolları ve zamanları kucaklayabilmeyi diliyorum. İçimizden geldiği kadar gelmediği zamanlardaki, koşullardaki ve durumlardaki varlığımızı görmeyi ve hoş görmeyi diliyorum.
Rüzgarın istemediğimiz yönde estiği günlerde bile kabulün esintiye karışıp içimizi yumuşattığı havalar diliyorum. Neye ihtiyacın varsa, bu yeryüzünde onu duyuyorsun, onu buluyorsun. Olanın da olmayanın da başımın üstünde yeri olmasını diliyorum. Size hayatınızın kendi ellerinizde olduğu bir kurgu dileyerek sonlandırıyorum.
Görüşmek üzere.